Thursday, 9. August 2007
Follow Up_Devami
kutlu, 13:06h
hi,
After a couple of days re-thinking and reconsidering my frustration I came up with a milder approach... For I guess it is not specifically an issue about "the project", and second, I feel I should also have to be a part of a solution, in anyway.. but especially to the issues that I express as problems.. Else way documenting and complaining just does not work..
abstract;
- I doubt if it is possible/or enough to fill in the gap between art and life just by literally re-placing the art/artist into the city. That could easily just be an implantation which could not breathe... And to prevent that, if a more methodological and "constructed" path to be followed, that includes the alienation once again.
- I observe that "Public Space" in art circles, as a trend, is something more than the public space itself (that is still akin to any representational crisis unfortunately). That looks like this is just another title to be normalized eventually at the course of normalizing "art". Events and texts and all the hype produced around the "Public" for some while makes me think about its death... Or not, at least it really can keep still and docile, so giving the impression of death... And smells really bad...
So in Turkish again;
Here is a quick quote from Gündüz Vassaf (Cehenneme Övgü);
"Sanat, son yüzyıllarda gitgide daha çok, uzmanlar tarafından icra edilen bir uzmanlık dalı haline gelmiştir. İnsanlardan ve hayattan uzaklaştırılmıştır. Sanatçılar da, yaratıcı kişiler olmaktan çok, icra eden profesyoneller haline gelmiştir. Tıpkı oynamak yerine gösteri yapan sporcular gibi. Belli bir şeyde uzmanlaşarak, bütünsel yaşama duygusunu yitirdik. Tek bir şeyde uzmanlaşarak, kendimizi acımasızca icraya yönelttik ve bunu çoğu kez amacın aracı haklı kıldığı inancıyla yaptık. Ne var ki araçlar yaşamı, yaşamla sanatın uyumunu, sanatla insanın uyumunu çoğu kez doğrudan olumsuzlar. Sanatı yaşamdan soyutlayıp, izleyiciye sunulan uzmanlaşmış bir gösteriye dönüştürmekle, sanatın önceden kestirilebilir ve denetlenebilir olduğunu göstermiş oluruz. Bu da totalitarizmin kendisidir."
Tam bu noktalar civarında, sanatın/sanatçının kamusal içerisine yeniden yerleşmesinin sorunu ortadan kaldıracağını düşünmek gerçekci olmuyor.. Ve sanırım metinlerle çözmek, öyle gerekçelenmek de bahsetmeye çalıştığım, yukarıda "uzmanlaşma" olarak ifade edilen mesafenin tesisi..
Bunların yanında sanatı toplum içinde normalleştirme sürecinde "Kamusal Alan" konusunun trend olarak değeri, kamusal alan olarak değerinden daha fazla görünüyor. Bunca trend olabilmesini artık var olmamasına ve/veya bahsedilebilir kadar uysallaşmış olmasına, ona doğru uzanmanın ve ondan çıkanların normalleşmiş olmalarına, kendisinden zarar gelmeyeceğinin anlaşılmış olmasına/bir tehdit (olasılık, temelden ve temelli bir açılım) içermemesine bağlı olabileceğini tüm paranoyam ve iyi niyetimle, korkuyla hissediyorum...
Sokağa dahil bir şeyin sokağa ve içeriğine "dair" olması şart değil, tersi de geçerli... Bunlar birbirlerini olumlayan ve kuran şeyler değiller. Sokakta olmanın "sokakta olmak için" yeterli olmaması bu. Bütün (kamu) bu anlamda içinde olunduğunda bile dışarıda olan /dışından gözükebilen birşey. Ben "hepim/bütünüm/bütüne dahil ve dairim" diye düşünmez bütünün parçası olan... Neyse uzmanlaştırmaya gerek yok... hala -bizden başka olup da bütüne dahil olanlara- ne vereceğimizi merak ediyorum (çünkü birbirimize verdiğimizden daha önemli geliyor bana bu). Kendimi ikna edecek bir iki şey de düşündüm bu konuda...
After a couple of days re-thinking and reconsidering my frustration I came up with a milder approach... For I guess it is not specifically an issue about "the project", and second, I feel I should also have to be a part of a solution, in anyway.. but especially to the issues that I express as problems.. Else way documenting and complaining just does not work..
abstract;
- I doubt if it is possible/or enough to fill in the gap between art and life just by literally re-placing the art/artist into the city. That could easily just be an implantation which could not breathe... And to prevent that, if a more methodological and "constructed" path to be followed, that includes the alienation once again.
- I observe that "Public Space" in art circles, as a trend, is something more than the public space itself (that is still akin to any representational crisis unfortunately). That looks like this is just another title to be normalized eventually at the course of normalizing "art". Events and texts and all the hype produced around the "Public" for some while makes me think about its death... Or not, at least it really can keep still and docile, so giving the impression of death... And smells really bad...
So in Turkish again;
Here is a quick quote from Gündüz Vassaf (Cehenneme Övgü);
"Sanat, son yüzyıllarda gitgide daha çok, uzmanlar tarafından icra edilen bir uzmanlık dalı haline gelmiştir. İnsanlardan ve hayattan uzaklaştırılmıştır. Sanatçılar da, yaratıcı kişiler olmaktan çok, icra eden profesyoneller haline gelmiştir. Tıpkı oynamak yerine gösteri yapan sporcular gibi. Belli bir şeyde uzmanlaşarak, bütünsel yaşama duygusunu yitirdik. Tek bir şeyde uzmanlaşarak, kendimizi acımasızca icraya yönelttik ve bunu çoğu kez amacın aracı haklı kıldığı inancıyla yaptık. Ne var ki araçlar yaşamı, yaşamla sanatın uyumunu, sanatla insanın uyumunu çoğu kez doğrudan olumsuzlar. Sanatı yaşamdan soyutlayıp, izleyiciye sunulan uzmanlaşmış bir gösteriye dönüştürmekle, sanatın önceden kestirilebilir ve denetlenebilir olduğunu göstermiş oluruz. Bu da totalitarizmin kendisidir."
Tam bu noktalar civarında, sanatın/sanatçının kamusal içerisine yeniden yerleşmesinin sorunu ortadan kaldıracağını düşünmek gerçekci olmuyor.. Ve sanırım metinlerle çözmek, öyle gerekçelenmek de bahsetmeye çalıştığım, yukarıda "uzmanlaşma" olarak ifade edilen mesafenin tesisi..
Bunların yanında sanatı toplum içinde normalleştirme sürecinde "Kamusal Alan" konusunun trend olarak değeri, kamusal alan olarak değerinden daha fazla görünüyor. Bunca trend olabilmesini artık var olmamasına ve/veya bahsedilebilir kadar uysallaşmış olmasına, ona doğru uzanmanın ve ondan çıkanların normalleşmiş olmalarına, kendisinden zarar gelmeyeceğinin anlaşılmış olmasına/bir tehdit (olasılık, temelden ve temelli bir açılım) içermemesine bağlı olabileceğini tüm paranoyam ve iyi niyetimle, korkuyla hissediyorum...
Sokağa dahil bir şeyin sokağa ve içeriğine "dair" olması şart değil, tersi de geçerli... Bunlar birbirlerini olumlayan ve kuran şeyler değiller. Sokakta olmanın "sokakta olmak için" yeterli olmaması bu. Bütün (kamu) bu anlamda içinde olunduğunda bile dışarıda olan /dışından gözükebilen birşey. Ben "hepim/bütünüm/bütüne dahil ve dairim" diye düşünmez bütünün parçası olan... Neyse uzmanlaştırmaya gerek yok... hala -bizden başka olup da bütüne dahil olanlara- ne vereceğimizi merak ediyorum (çünkü birbirimize verdiğimizden daha önemli geliyor bana bu). Kendimi ikna edecek bir iki şey de düşündüm bu konuda...
... comment